Halı Dükkanında Başlayan Tesadüf
Havada serin bir rüzgar vardı o sabah. Güneş, bulutların arasından çekinerek yüzünü gösteriyordu. Evim için yeni bir halı arayışındaydım ve yolum mahallemdeki eski ama bakımlı bir halıcıya düştü.
Kapıdan içeri adım attığımda içerisi sessizdi. Raflarda katlanmış, yer yer serilmiş rengârenk halılar göze çarpıyordu. Dükkanın sahibi olduğu anlaşılan genç adam, beni güler yüzle karşıladı. Adının Sedat olduğunu söyledi.
“Hoş geldiniz, nasıl yardımcı olabilirim?” diye sordu.
“Evim için bir halı bakıyorum ama fiyatlar biraz yüksek gibi,” dedim, iç çekerek.
Sedat, raflardan bir halıyı çıkarıp yere serdi. “İsterseniz alt katta daha uygun fiyatlı modellerimiz de var,” dedi nazikçe.
Birlikte merdivenlerden indik. Alt kat, kalın halılarla doluydu. Kat kat üst üste serilmiş, her biri ayrı bir hikâye anlatıyordu sanki. Eğilip halı uçlarını kaldırmaya başladım. Sedat da yanımdaydı, yardım ediyordu. İkimizden başka kimse yoktu ve bu sessizlik içinde zaman sanki yavaşlamış gibiydi.
Tam o anda yukarıdan gelen kapı zili sesiyle irkildik. Yeni bir müşteri gelmişti. Sedat hızla yukarı çıkarken, ben kısa süre daha alt katta kaldım. Sessizliği, halıların dokusunu, yaşanmışlıklarını izledim bir süre.
Biraz sonra Sedat tekrar geldi. Yüzünde hafif bir mahcubiyet vardı. “Biraz önce sizi rahatsız ettiysem özür dilerim,” dedi. “Size yardımcı olmaya çalışıyordum sadece.”
Gülümsedim. “Sorun değil,” dedim. “Zaten biraz kafamı dağıtmak istemiştim.”
Bu cevabım belki ona cesaret verdi, belki de havadaki çekingenlik yerini bir rahatlığa bıraktı. Halılara birlikte bakmaya devam ettik, bu kez daha çok konuşarak, zaman zaman gülüşerek. Aramızda görünmez bir bağ oluşmuş gibiydi. Sessizce anlaşan iki yabancı…