PKK Feshedildi, Gözler Öcalan’a Çevrildi: Yeni Süreçte Rolü Ne Olacak?

Terör örgütü PKK’nın 5-7 Mayıs 2025 tarihleri arasında düzenlediği sözde kongrede aldığı “fesih ve silahlı mücadeleyi sona erdirme” kararı, Türkiye’de siyasetten hukuka geniş yankı uyandırdı. Bu tarihi gelişmenin ardından, sürecin nasıl işleyeceği ve özellikle terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan’ın gelecekteki konumu yeniden tartışma konusu haline geldi.

Fesih Kararı Yeni Bir Sürecin Kapısını mı Aralıyor?

Yaklaşık 40 yıldır süren terör faaliyetlerinin ardından alınan fesih kararı, güvenlik politikalarında ve siyasi dengelerde önemli bir kırılma yaratabilir. Ancak bu karara rağmen kamuoyunda en çok merak edilen konu, İmralı’da hükümlü bulunan Abdullah Öcalan’ın bu yeni dönemde nasıl bir pozisyonda değerlendirileceği oldu.

Mevzuat Ne Diyor? Öcalan Siyasete Girebilir mi?

Halen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla cezaevinde bulunan Abdullah Öcalan’ın, mevcut hukuki düzenlemeler çerçevesinde herhangi bir siyasi faaliyette bulunması mümkün görünmüyor. Anayasa’nın 76. maddesi ve Siyasi Partiler Kanunu’nun ilgili hükümleri, kesin hüküm giymiş kişilerin milletvekili adayı olmasını ve siyasi partilerde görev almasını açıkça yasaklıyor.

Dolayısıyla, Öcalan’ın DEM Parti veya başka bir oluşumla doğrudan siyasi sürece dahil olması, ancak anayasa ve ilgili yasalarda yapılacak bir değişiklikle mümkün hale gelebilir. Ancak kulislerde bu ihtimalin şu aşamada “tartışmaya kapalı” olduğu belirtiliyor.

TBMM’de Yeni Dönem Tartışmaları Başlayabilir

PKK’nın fesih kararı sonrası çözüm süreci benzeri bir yaklaşımın yeniden gündeme gelip gelmeyeceği merak konusu. Özellikle Meclis’te bu konuda yeni bir yol haritası hazırlanıp hazırlanmayacağı, partiler arası görüşmelerin şekli ve kapsamı, önümüzdeki günlerde netlik kazanacak. Hükümet kanadının ise şu aşamada fesih kararını temkinli bir şekilde değerlendirdiği biliniyor.

Kamuoyunda Güven Endeksi Düşük

Son yapılan bir kamuoyu araştırmasına göre, katılımcıların %68’i terör örgütü PKK’nın silah bırakma kararına şüpheyle yaklaştığını ifade ediyor. Bu oran, geçmiş çözüm süreci deneyimlerinin toplumda bıraktığı derin izlerin hâlâ silinmediğini gösteriyor.